30 Temmuz 2008 Çarşamba

Eğitimde TKY Uygulaması Bir Truva Atı mı ?


Bülent Akdağ

Hiç önyargısız bakmak için uğraştım. Kapitalizmin sunduğu her şeye tepkili olma alışkanlığından sıyrılmaya çaba göstererek... Acaba, dedim, bu kez gerçekten iyi birşeylerle mi karşı karşıyayız !? Bir kez olsun uluslar arası pazarın kendi çıkarlarını ikincil gördüğü bir model mi yaygınlaşıyor ? Bu kez gerçekten işgörenin emeğine yabancılaşmadığı bir uygulamanın arifesinde miyiz ? Böylesine şatafatlı söylemlerle gün ışığına çıkarılan şey; bir istiridyenin pırıl pırıl incisi mi, yoksa bir Truva atının içine gizlenmiş kapitalizmin şeytanca gözleri mi ? Sermayenin gücünün, aylaklığa hiç mi hiç izin vermediğini de biliyorduk oysa; çünkü, Russel’in (1997, s.7) belirttiği gibi, “...şeytan hep aylaklara yaptıracak bir kötülük bulur...” ve bu kötülüğün kendisine karşı bir savaşım anlamına geldiğini de çok iyi bilir burjuvazi... Öyleyse, işgörenlerde aidiyet duygusunu geliştirebilecek ve işten başka bir şey düşünmemelerini telkin edecek ve hatta insanları buna ikna edip inandırabilecek yeni bir meta-kuram ithal edilmeliydi. Ve öyle de oldu. Pazar tıkır tıkır işliyor.Baştan beri, kuşku duyduğum şuydu: orta ve küçük ölçekli sanayi işletmelerinde TKY uygulaması mümkün olabilir mi ? Nasıl ? Ne kadar iyimser bakmaya çalıştıysam da bu soruya olumlu bir yanıt vermek mümkün görünmüyor. Hiçbir dış denetim ve değerlendirme sürecinin işlemediği küçük ölçekli işletmelerde işveren, TKY’nin bilincine varıp bunu, yanında çalışan personelle birlikte bir demokrasi zemininde uygulayacak; işte bu, hiç inandırıcı değil. Toplam Kalite Yönetiminin ne demek olduğuna değindiğimizde neden hiç inandırıcı olmadığı da anlaşılacaktır sanıyorum. Orta ölçekli işletmeler açısından da durum farklı değil. Çünkü; bir an önce büyümeye ve piyasa ekonomisindeki yerini sağlamlaştırmaya çalışan orta ölçekli sanayi işletmeleri, ne TKY ne takım çalışması ne de kalite çemberleri gibi uygulamaları gerçekleştirecek zihinsel ve fiziksel esnekliğe sahiptir. Büyük ölçekli işletmelerde ise üretim alanında ortaya çıkan değer fazlasının, meta ve hizmet satışından elde edilen kâra eklemlenmesi sonucunda oluşan sermayenin inanılmaz birikimi, ufak tefek ödüllerle işgörene geri döndürülüp, tüm çalışanlar; -örgüt kültürü oluşturma, vizyon ve misyon geliştirme gibi dolaylı hedefleri birincil hedeflermiş gibi gösteren burjuva ile birlikte- hammadde ile başlayıp kâr ile sonuçlanan döngüye ortak edilmeye ve sanki bir anlamda yetki devri yapılarak memnun edilmeye çalışılmaktadır.Ve son dönemde, Türkiye’de büyük ölçekli sanayi işletmelerinde uygulanmaya çalışılan TKY (Toplam Kalite Yönetimi), alan genişlemesi yaparak ekonomik örgütlerden eğitim örgütlerine sıçramıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, Kasım 1999 tarih ve 2506 sayılı Tebliğler Dergisinde Toplam Kalite Yönetimi Uygulama Yönergesi yayınlayarak, merkez ve taşra teşkilatlarında eş zamanlı olarak yürütülmek üzere TKY projesi uygulamasına karar verdi, daha doğrusu emir verdi...Şimdi, önce TKY’nin ne olduğuna sonra da eğitim sistemi içinde uygulanıp uygulanamayacağına bakarak bir değerlendirmede bulunmak gerekiyor.Toplam Kalite Yönetimi, 1940’lı yıllarda Amerika’da geliştirilen ve sonra savaş sonrası Japonya tarafından bir model olarak benimsenen bir yönetim felsefesidir. Amaç, işletmelerin; içinde bulunduğu serbest rekabet ortamında sürekli değişen koşullara uyum sağlayarak ve sürekli kendini geliştirerek, müşteriyi tatmin edecek kalite ölçütlerini yakalayıp başarılı olmaktır.TKY, müşteriyi merkeze alan bir yönetim anlayışıdır. Bu yönetim şeklinde tüm süreçlerin, ürünlerin ve hizmetlerin tam katılım yoluyla geliştirilmesi, iç ve dış müşteri tatmininin arttırılması ve müşteri bağlılığının yaratılmasının sağlanması amacıyla işletmede elde edilen sonuçların sürekli iyileştirilmesi esas alınır (İTÜ-TTGV Kalite Ar&Ge Merkezi).Sürekli başarının sağlanması ise paydaşların tatminine ve çıkarların dengelenmesine bağlıdır. Bu paydaşlar; kuruluştan çıkar sağlayan müşteriler, tedarikçiler, hissedarlar ve bütünüyle toplumdur. Kuruluş ve çalışanları topluma karşı, düzenleyici ve yasal gereklerin de ötesine geçecek örnek bir sorumluluk bilinci ve iyi bir ahlaki yaklaşım sergilemelidirler (http://www.kalder.com/.
İşletmedeki her birey, grup, departman ve proses kendinden bir sonraki aşama ve prosesi “müşteri” olarak kabul etmeli ve üretimini, müşteri tatmini bilincinde gerçekleştirmelidir. Bir işletmenin, birbiriyle ilişkili ve iletişimli birçok birimden oluştuğu göz önüne alınırsa, bu faaliyetlerin sinerjiyi bozmayacak şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir ki bu da temelde yönetimin görevidir. TKY’nin felsefesinde temel nokta, sürekli geliştirme ya da özgün adı ile Kaizen’dir. Kaizen, sürekli arayışı ve dinamizmi ifade eder (Japonca "Kai; değişim ve Zen; iyi, daha iyi"). Bu yaklaşımla mükemmellik arayışına ve sıfır hata sonucuna ulaşma hedeflenmektedir. TKY, iş hayatında olduğu kadar bireylerin özel yaşamlarında da uygulayabilecekleri bir felsefe olarak öngörülmekte ve önce insan ve bilimsellik ilkesi yaşamın her basamağında uygulanabilecek bir düşünce tarzı olarak ortaya çıkması düşünülmektedir.TKY’de Hoshin Kanri tekniğinin uygulanması gerekmektedir. Hoshin Kanri’nin anlamı, mevcut sorunları analitik bir yöntemle çözümlemektir. Buradaki anahtar unsurlar; müşteri odaklılık, süreç odaklılık ve verilerle yönetim, tüm çalışanların katılımı, çalışanların gelişimidir. Herkesin içinden gelerek hedefe yaklaşması gerektiği unutulmamalıdır. Herkes sorunun ne olduğunu bilmelidir. Toplam Kalite Yönetimi’nin ne olduğu ve amacı bilinmezse bunu gerçekleştirmek de zorlaşır (Özmen, 1999, s.84). TKY’nin, yaşanan değişimlere uyum sağlayan ve rekabet gücünü geliştirmede yüksek hız sağlayan bir sistem olduğunu varsayılmaktadır. Buna göre kalite arayışı çalışmalarıyla savurganlık önlenmekte, verimlilik artmakta ve maliyetler düşmektedir.Sonuç olarak, yüksek kaliteli ürünlerin daha düşük fiyattan pazara sürülmesi ile pazar payı artmakta ve her işletmenin varoluş nedeni olan “kar” amacına ulaşılmaktadır (İTÜ-TTGV Kalite Ar&Ge Merkezi).Toplam Kalite Yönetimi, klasik yönetim modellerine kıyasla çok daha yüksek bir rekabet gücüne olanak sağlar. Ancak bu sonuca ulaşılabilmesi TKY’nin tüm öğeleriyle birlikte benimsenerek uygulamasını gerektirir. Bu öğeleri kısaca şöyle belirtmek olasıdır:1. Müşteri Odaklılık: Müşteriyi merkeze alma anlayışı şu sayıltıya dayanmaktadır: Günümüzün rekabet ortamı şirketleri “yapılanı satmaya çalışan”dan çok “istenileni yapmaya çalışan” hale getirmiştir; istenilenin ne olduğunu belirlemek ise ancak müşteriye yakınlıkla sağlanabilir. Böylece, rekabetin ana hedefi müşteridir ve müşteriyi ele geçirip tatmin eden kuruluş piyasada kalıcı olmaktadır.TKY anlayışında iki tür müşteri kavramı vardır: (a) İç müşteri; üretimin her aşamasında bir önceki departmanı satıcı, bir sonrakini ise müşteri olarak algılamak olarak açıklanabilir. (b) Dış müşteri: Firmanın ürettiği mal ve hizmetleri kullanan veya tüketen kişidir; yani bir örgütün dışındaki toplumsal çevre, dış müşteriyi oluşturmaktadır. (İTÜ-TTGV Kalite Ar&Ge Merkezi).2. Sürekli Geliştirme: Buna göre, üst yönetimin liderliğinde, eğitilmiş takımlar halinde organize olunmalı ve “müşteri odaklılık” hedefi doğrultusunda sürekli geliştirme çalışmaları yapılmalıdır. Kaizen, işletmede yer alan herkesin katılımını gerektiren sürekli bir proses olduğu için, hiyerarşideki herkes faaliyeti sırasında Kaizen ile iç içedir. Tüm ürün, hizmet ve süreçlerin, önemli yatırımlara gerek kalmadan her zaman iyileştirilebileceği düşünülmektedir (İTÜ-TTGV Kalite Ar&Ge Merkezi).
Günümüzde en yüksek rekabet gücüne sahip kuruluşlarda kalite yönetiminin temeli "sürekli gelişme"ye dayalıdır. Hedef belli bir standardı tutturmak değil, seviyeyi, hedeflenen seviyeye ne olursa olsun sürekli ve hızlı bir tempoda geliştirmektir. Orijinal fikirlerin ve yaratıcılığın özendirilmesi ve desteklenmesi esası söz konusudur.3. Tedarikçilerle İşbirliği: TKY’de, tedarikçilerle güvene dayalı bir işbirliği içinde, rekabet gücünü artıracak girdileri en kaliteli en ekonomik ve en hızlı şekilde temin etmek amaçlanmaktadır. Tedarikçi olarak kastedilenler, bir örgütün hammaddesini sağlayan çevresel kaynaklardır.4. Çalışanların Geliştirilmesi ve Katılımı: Çalışanların potansiyeli, “kuruluşun değerleri” ve “güven ve yetkilendirmeye dayalı kurum kültürü” ile ortaya çıkarılır. “Bir işi, en iyi, o işi yapan bilir” temel ilkesini esas alan bu anlayışta iş süreçlerinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesinde bizzat o işi yapan personelin katılımı çok önemlidir. Katılım ve iletişimi yaygın hale getirebilmek amacıyla öğrenme ve beceri geliştirmeye yönelik olanakların seferber edilmesi söz konusudur.5. Süreçler ve Verilerle Yönetim: Tüm faaliyetler sistematik olarak süreçlerle yönetilmektedir. Süreçler anlaşılmış ve sahipleri belirlenmiş olmalıdır. Hataları ve eksiklikleri önlemeye yönelik iyileştirme etkinlikleri ile ölçüm ve istatistik etkinlikleri tüm çalışanların günlük yaşamına entegre olmalıdır. Yönetim sisteminin temelini; veriler, ölçüm ve bilgi sistemi oluşturmaktadır.6. Liderlik ve Amacın Tutarlılığı: Kurum kültürünü liderler geliştirmektedir. TKY’de her düzeydeki yönetimsel işlevlerin, liderlik davranışları ile sağlanabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, TKY uygulayan bir şirketin politika ve stratejileri sistematik ve yapısal araçlarla bütün organizasyonda yaygınlaştırılmalı ve tüm etkinliklerle uyum gerçekleştirilmelidir (http://www.kalder.com.)/.TKY’nin eğitim örgütlerinde uygulama koşulları var mı ? İşte bu temel sorudan hareketle eğitim örgütlerinde uygulanmak istenen yeni politikanın irdelemesini yapabiliriz.
Öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın - 1999 tarih ve 2506 sayılı - yayınladığı TKY uygulamasıyla ilgili yönergede geçen temel ilkeleri belirtmekte yarar var. Buna göre;a) Toplam kalite uygulamaları bir plan ve proje dahilinde gerçekleştirilir.b) Eğitim hizmetlerinden yararlananların memnuniyetini sağlayacak önlemler alınır.c) TKY uygulamalarının her aşmasında ilgili tarafların gönül ve beyin gücüyle katılımı sağlanarak, ekip çalışması ön planda tutulur.d) TKY uygulamaları çerçevesinde kaynaklar etkili ve verimli kullanılır.e) TKY uygulamalarında ölçülemeyen hizmet geliştirilemez anlayışından hareketle hedeflere ulaşma düzeyi sürekli ölçülür.f) Sistem sürekli sorgulanarak geliştirilir ve iyileştirilir.g) Eğitim yönetiminde personelin sürekli eğitimi kurumsallaştırılarak niteliği yükseltilir ve hizmet sunumunda mükemmelin yakalanması sağlanır.h) Personelin tüm potansiyelini kullanabileceği çalışma ortamı sağlanır.i) Çağın ve çevrenin sürekli değişimi göz önünde bulundurularak, öğrenen birey öğrenen organizasyon anlayışı planlı bir şekilde kurumsallaştırılır.j) Çalışanlara problemin bir parçası olmak yerine, çözümün bir parçası olunması anlayışı benimsetilir.k) Hizmetlerin sunumunda iş görenlere kalitenin geliştirilmesinin bütün personelin işi olduğu anlayış ve yaklaşımı benimsetilir.l) Gelişmenin değişmeyle mümkün olacağının herkes tarafından bilinmesi sağlanır.m) Kurumsal ve bireysel amaçlar arasında denge sağlanarak çalışanların iş doyumu göz önünde bulundurulur.Eğitim alanında görmeye çok alıştığımız reform paketlerinin kuram ve gerçek ilişkisindeki hesabı tutturamayıp nasıl rafa kaldırıldığını bilmekteyiz. İçinde yaşadığımız ülkenin gerçeklerini, gereksinimlerini ve isteklerini özümseyememiş; dışarıdan satın aldığı “konserve” kuramlarla işgören yetkili makamlar, eğitim örgütlerini, şimdi de Avrupa Topluluğuna girme sevdasıyla dibi görünmeyen bir kuyuya indirmeye çalışıyorlar. Henüz Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde dahi tartışma aşamasında olan TKY uygulaması, bizim ülkemizde yeni bir reçete olarak sunuluyor. Beraberinde Norm Kadro, Eğitim Bölgeleri, Müfredat Laboratuvar Okulları gibi uygulamaları da getirerek. Trafik kazalarında dünya birincisi olan bu ülkede “taşımalı eğitim” uygulamasına geçilen kararı veren yetkililerin, delik deşik yollarda minibüslerle okullarına giderken kaza geçirip ölen öğrencilerin isimlerini gazete sayfalarında gördüklerinde neler hissettiğini merak ediyorum. Henüz sınıf mevcutlarını kanunda belirtilen 40 sayısına indirgeyememiş ve fazla öğrenci sayısı için öğretmenine ek ücret ödemeyi bile düşünemeyen bu ülkede “kalite”ye ulaşmaktan nasıl söz edebilirsiniz !?MEB’nın TKY Yönergesinde belirtilen temel ilkeleri analiz edersek, gerçeklere uymayan bir modelle karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Şöyle ki; TKY uygulamasına ilişkin plan ve projeler henüz geliştirilme aşamasındadır; bu aşamada sayısal veriler ve müsteşar görüşleri dışında bir kaynaktan yararlanılmadığı görülmektedir. Eğitimcilerin ve eğitim alanındaki sendikaların katılabileceği bir kamuoyu oluşturulamamıştır. Kanun değiştirmek kolaydır, asıl iş topluma uygun olan, doğru kanunu yaratabilmektir.TKY uygulaması çerçevesinde, eğitim hizmetlerinden yararlanacak olan “müşteriler” in (öğrenci, veli, toplum) memnuniyetini sağlayacak önlemlerin alınması, çok soyut ve göreli bir ilkedir. Çünkü toplumun her kesiminin memnuniyet derecesi farklıdır. Eğitim örgütlerinin kimi nasıl memnun edeceğini belirlemek olasılığı oldukça düşüktür. Üstelik bu konuda merkezi bir iş gereksinimi belirlemesi de sağlıklı olarak yapılamıyorken...Okullarda TKY uygulamasına katılacak olan yönetici, öğretmen, öğrenci, diğer personel ve velilerin gönüllülüğünü sağlamak ve ekip çalışmaları oluşturmak anlayışı, farklı bir biçimde uygulanıyor zaten. Bu kadar az ücretle çalışan eğitim işgörenleri gönüllü değil de nedir ?
Okullardaki zümre kurulları da bir ekip çalışmasını ifade etmektedir sözgelimi. Ama asgari ücretin komik rakamlarda olduğu bir ülkede velilerin gönüllü ve düşünsel katkılarını beklemek bir hayalden öteye gidemez.
Hedeflere ulaşma düzeyinin ölçülmesi ve buna bağlı olarak hizmetin geliştirilmesi mantığı bilimsel bir ilkeyi yansıtmakta, ancak, ölçmenin ne kadar bilimsel olabileceği bu koşullarda kuşkulu... Sözgelimi, kalabalık sınıflarda davranış değişikliklerine ilişkin nesnel ölçümler yapabilmek ne derece olası ?
Hizmet sunumunda mükemmeli yakalamak ilkesi ekonomik alandaki meta ve hizmet üretimi açısından bir dereceye kadar düşünülebilir. Ama insan davranışlarını değiştirmek gibi bir hizmeti ekonomik kategoriye indirgeyerek benzer hedeflere yönelmek, bir yanılgıdır. Mükemmel hiçbir zaman yakalanamayacaktır; ama bu söz sürekli geliştirme çerçevesinde düşünülürse daha anlamlı olabilir.
Personelin tüm potansiyelini kullanabileceği çalışma ortamının sağlanması... Buyurun sağlayın. Siz sağlayalım dediniz de biz hayır mı dedik. Buyurun sağlayın beyler ! Sınıf mevcutlarını düşürünüz, öğretmenlere özel çalışma odaları sağlayınız, fiziksel ve sosyal olanakları gerçekleştiriniz, eğitim iş görenlerinin psikolojik sorunlarını çözünüz, ekonomik sorunlarını ortadan kaldırınız, vs.vs.
Öğrenen birey ve öğrenen organizasyonu gerçekleştirmenin olası olup olmadığı konusunda karar verebilmek için bakılması gereken tek şey var: eğitime ayrılan yıllık bütçe...
Eğitim işgörenlerine problemin değil de çözümün parçası olduğunu benimsetmek de TKY yönergesindeki bir temel ilke olarak karşımıza çıkmakta. Şunu sormak gerekiyor: Yetkililer bugüne kadar eğitim işgörenlerinin sunduğu çözümleri dikkate aldılar mı ? Bundan sonra alacaklarını kim garanti edebilir ki ?
Eğitimde kalitenin geliştirilmesi işinin bütün personelin işi olduğunu içgüdüsel dahi olsa tüm personel zaten bilmektedir. Bu konuda yapılacak tek şey, eğitim işgörenlerini ek iş yapmaya mecbur bırakmaktan kurtarmaktır o kadar.
Değişmeyi, gerileme olarak algılayan eğitimcilerin oldukça yaygınlaştırıldığı bir ülkede gelişim sağlamaya çalışmak için uğraşanların da düşüncelerinden dolayı ceza görmesi gibi bir çıkmaz durumla karşı karşıya olduğumuzun altını bir kez daha çizmek gerekir.
Ve son olarak, kurumsal ve bireysel amaçlar dengesi yoluyla iş doyumunun göz önünde bulundurulması. Acaba bu yeni mi akıllarına geldi insanların; iş doyumunun böylesine az, iş tercihlerinde bireysel iradenin bu kadar düşük bir yüzdeye sahip olduğu bir ülkede herhalde meditasyon yapmak gerekecek artık.
Sonuçta, görüldüğü gibi içinde bulunduğumuz koşullardan bahsettik. Bunları değiştirmek TKY modeliyle olacaksa, söyleyecek hiçbir sözümüz yok; ama eğer TKY uygulaması öncesinde bazı altyapı koşullarının hazır olması gerekiyorsa –ki öyle görünüyor- burada yaptığımız eleştirilerin dikkate alınması gerekecektir.
Burada, TKY uygulama yönergesine ilişkin yaptığımız değerlendirme elbette özneldir; ama bu yönergeyi bir emir olarak yayınlayanlarınkinden asla daha az nesnel değildir...


Kaynakça
İTÜ-TTGV Kalite Ar&Ge Merkezi. http://www.kageme.itu.edu.tr/

Kalder. “Toplam Kalite Yönetimi,” http://www.kalder.com/

Milli Eğitim Bakanlığı. “TKY Uygulama Yönergesi,” Tebliğler Dergisi, Sayı: 2506, Ankara, 1999.

Özmen, Ülgen. “Paydaşların Memnuniyeti Olmadan Kalite Olmaz,” Platin Dergisi. 2, 8: 84-85, Ekim 1999.

Russell, Bertrand. Aylaklığa Övgü. İstanbul: Cem Yayınevi, 1997.


***
Referans: Akdağ, Bülent. (2000). “Eğitimde TKY Uygulaması Bir Truva Atı mı ?” başlıklı makale İskenderiye Yazıları Dergisi, Sayı: 25'de ve Felsefeci Dergisi, Sayı: 2, 2003, s.34-38'de yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok: