31 Temmuz 2008 Perşembe

Eğitim Felsefesi Nedir?


Dr. Bülent Akdağ

Eğitim kavramının ne olduğu, anlamı, iç yapısı ve değeri üzerine düşünmeye, sorgulamaya başladığımızda, eğitim felsefesi alanına girmiş oluyoruz. Eğitim üzerine felsefi bakış; problemleri gören bir bakıştır. Problem; bir engel, bir aykırılık, normale ters düşen bir durumdur. Eğitim felsefesi, eğitim alanındaki problemleri tartışır, irdeler, çeşitli değer-olgu ilişkileri bağlamında değerlendirmelerde bulunur ve çözüm önerileri geliştirir. Eğitimbilimi alanında yapılan şey, eğitimsel olgular arasındaki bağlantıları araştırmak ve istatistiki yöntemler kullanarak bulgulamaktır. Bulguların yorumunu yapmak, tartışmak ve öneriler geliştirmenin en doğru yolu ise bir eğitim felsefesine sahip olmaktır. Eğitim felsefesi olmayan bir araştırmacının bilimsel bulgularını nasıl tartışacağı kuşkuludur. Hatta şunu da söyleyebiliriz: felsefi bir bakışa sahip olmayan bir araştırmacının gerçekten bilimsel sayılabilecek bir araştırmaya girişmesi, zorlama yapaylıktan ve akademik kariyer tutkusundan başka bir anlam taşımaz.Eğitim felsefesi alanında, üzerinde düşünülmesi ve yanıt aranması gereken temel sorular genel olarak şunlardır: · Epistemoloji (bilgi felsefesi): Öğretim nedir ? Öğrettiklerimiz doğru mu ? Öğrettiklerimiz doğru ise, bunun temeli nedir ? Bilgiyi hangi yöntemle öğretebiliriz ? Bilme ve öğrenme sürecini nasıl temellendirebiliriz ? Gutek (2001: 2)’e göre epistemoloji, öğretim ve öğrenme yöntemleriyle yakından ilgilidir. Sözgelimi bir İdealist, bilme ve öğrenme sürecini zihinde gizli olarak bulunan düşüncelerin çağrıştırılması olarak tanımlar. Dolayısıyla buna en uygun öğretim yöntemi; öğretmenin soru sorarak, öğrencinin o an zihnindeki gizli düşünceleri biçimlendirerek bilgi edinmesini sağlama yöntemi olan Sokratik diyalogdur. Realist bir algılama-düşünme formülüyle temellendirilmiş bir öğretim yöntemi oluşturmak isteyen bir öğretmen ise, öğrencilere doğal olguları açıklamak için sınıf içi uygulama /ispat yöntemini geliştirmelidir. Diğer taraftan, öğretim, Dewey’in ileri sürdüğü gibi kişi ile çevre arasında gelişen bir olgu ise, en verimli öğretim yöntemi, problemlerle karşılaşıldığında etkili bir araç olan deneyi kullanmak, doğru olacaktır (Gutek, 2001: 9). Görüldüğü gibi, bilgi ve bilgi edinme sürecine verilen felsefi anlam, eğitim ve öğretimin niteliğini belirlemektedir.· Ontoloji (varlık felsefesi): Verdiğimiz eğitim gerçeğe mi dayanıyor ? Öğrencilere ilettiğimiz gerçekliğin dayanak noktaları nelerdir ? Öğrettiğimiz gerçekliğe hangi yolla ulaşıyoruz ? Gerçekliğin hangi boyutlarını öğretmeliyiz ? Ontoloji, eğitimin kuramsal ve uygulamalı yanı arasında çok boyutlu ilişkiler kurar. Programcılar, öğretmenler ve ders kitabı yazarları öğrencilere gerçekliğin belirli kesitlerini tanımlarlar. Sözgelimi tarih, coğrafya, kimya vb. gibi dersler gerçekliğin belli alanlarını öğrencilere tanıtırlar (Gutek, 2001: 2). Dolayısıyla, bilim ve teknolojideki ilerlemelerin zaman içinde değiştirdiği gerçeklik öğrencilere ne ölçüde gösterilebilmektedir ? Bilimsel disiplinlerin hangi aşamasındaki gerçekliği bildiğimiz ve öğrettiğimiz çok önemli. Eğitimciler en son bilimsel verilere ulaşabiliyorlar mı ? Yeni deneysel çalışmaları ve kuramları biliyorlar mı ? · Aksiyoloji (değer felsefesi): Eğitim yoluyla ulaşmak istediğimiz değer nedir ? Öğrettiklerimizin değeri nedir ? Öğrencilerde nasıl değerler oluşturmalıyız ? Etik eğitim ilişkisinde “iyi” olan nedir ? Aksiyolojinin alt kategorileri etik ve estetiktir. Etik, insan eylemlerine ve ahlaki değerlere felsefi bir bakışla yönelir; estetik ise, sanatta ve doğada güzelliği irdeler. Dolayısıyla, aksiyoloji bir “değer” araştırmasıdır. Eğitimcilerin bir rolü de, öğrencilerinde değerler oluşturmaya çalışmaktır (Gutek, 2001: 7). Öğrencilere hangi etik ve estetik değerleri kazandırmalıyız ? Bu sorunun yanıtını vermeye sosyolojik bir kültür çözümlemesiyle başlamak doğru olabilir. Toplumsal yapının ortalama değerleriyle evrensel değerlerin ne ölçüde çakıştığını belirlemek gerekir. Asıl amaç, insan için ‘anlamlı’ değerlerin ne olduğunu bulmak olduğuna göre, insanın özünün ne olduğu, insanın değeri, insan hakları gibi kavramlar eğitim felsefesinin aksiyolojik boyutunu oluşturmada yol gösterici olacaktır.Sözünü ettiğimiz üç temel alan da tartışmalara ve araştırmalara açıktır. Ancak, neredeyse salt pragmatizme dayanan bir eğitim felsefesinin dünya eğitimine egemen olduğunu söyleyebiliriz. Yani sonuç önemli olmaktadır; ‘sonuç’ bir fayda getiriyorsa tutulan eğitim-öğretim yolu ‘doğru’ sayılmaktadır. Oysa bu bakış açısında “fayda”nın kimin için olduğu ve ne kadar anlamlı olduğu sorgulandığında altından hiç de hoş olmayan kokular çıkmaktadır. Pragmatist eğitim, kimin ekmeğine yağ sürmektedir ? Bireyin mi, halkın mı, yoksa kapitalistin mi ? Sözgelimi, Türkiye’nin Avrupa Topluluğuna girmek adına eğitimdeki sayısal sonuçları ‘iyileştirmek’ çabası, eğitim politikasının alt yapısını oluşturan felsefenin bir pragmatizm olduğunu göstermiyor mu !Görüldüğü gibi; sorun; en doğrunun, en güzelin, en iyinin ne olduğu üzerinde anlaşırken ve bunların tanımını yaparken ortaya çıkar. Bu sorununun epistemolojik, ontolojik ve aksiyolojik boyutları vardır. Felsefeciler ve eğitim kuramcıları bu soruna farklı yanıtlar ve çözümler getirir (Gutek, 2001: 7). Dolayısıyla farklı eğitim felsefesi anlayışları ve eğitim-öğretim kuramları ortaya çıkar.Diğer taraftan eğitim felsefesi, eğitim politikasının zeminini oluşturur. İnsanı hangi bilgiler, gerçekler ve değerler ile biçimlendirmek istiyorsanız ona uygun politikalar oluşturmak zorundasınız. Bu bağlamda, eğitim sistemine yön veren yetkenin, açık ya da örtük olarak sahip olduğu eğitim felsefesinin ne olduğu önemlidir. Örgün eğitim sistemi içinde eğitimin sürdürücüleri olan öğretmenler, genel eğitim sisteminin eğitim politikalarına uygun hareket ederken ister istemez eğitimin felsefi hedeflerine de uymak durumunda kalırlar. Çünkü sistem kendi denetim mekanizmasıyla, yasa ve tüzüklerle, politikaların uygulanışını kontrol eder ve raporlar.Sonuç olarak; bir ülkenin eğitim gerçeğinin temel zeminini eğitim felsefesi oluşturur; onun üzerine eğitim politikaları şekillendirilir; eğitim politikalarına dayanarak eğitim planlaması somutlaştırılır; eğitim planlamasıyla da eğitim uygulamalarına meşruluk kazandırılır. Görüldüğü gibi eğitim gerçeğinin temel bağlantı kategorilerinin temelinde eğitim felsefesi bulunmaktadır. Ancak, sorun, toplumsal yapıya ve insan gerçeğine uygun eğitimin ne olduğuna ilişkin felsefi yaklaşımların tartışılmaması ve buna bağlı olarak da doğru politikaların oluşturulamamasında düğümlenmektedir.

Kaynakça
Gutek, L. Gerald. (2001). Eğitime Felsefi ve İdeolojik Yaklaşımlar. Çeviren: Nesrin Kale, Ankara: Ütopya Yayınları.

***

Referans: Akdağ, Bülent. (2003) "Eğitim felsefesi Nedir?", Öğretmen Dünyası Dergisi, Sayı: 277.

Hiç yorum yok: