8 Ekim 2008 Çarşamba

Türkiye’de Alternatif Eğitim ve Kurumsallaşma



Dr.Bülent Akdağ


Giriş / Yeni Dünya ve Eğimde Arayışlar
Bir an geldi, dünyada eğitim süreçlerinden, öğretim yöntemlerinden, okullardan memnun olmayan insanlar alternatifler aramaya giriştiler. Bu, insanın “birey” olmasının/ olma olanağının başlangıç dönemlerine denk düşüyor. İnsanın kendisini, yapıp ettiklerini, değerlerini ve eğitimini sorgulamaya başlamasıyla 18. yüzyıldan bu yana süre gelen farklı bir eğitim tarihi bu... Bir bakıma, eğitimi farklı görmenin /görebilmenin; eğitim dizgelerini farklı okuyabilmenin tarihi… Jean Jacques Rousseau (1712-1778) ve Lev Nikolayeviç Tolstoy (1829-1910) yaklaşık yüzyıl arayla bu kırılmanın öncüleri oldular. Rousseau bir okul açamadı ama Tolstoy alternatif bir okulu kurarak fikirlerinin uygulanabilme olasılığını denedi. Johann Heinrich Pestalozzi (1746-1827) ise Rousseau’nun düşüncelerini kendi okulunda uyguladı. ABD’de Horace Mann (1796-1859) ile başlayan modern eğitim sistemi içinde her zaman farklı model arayışları olageldi. Bunlardan en önemlisi John Dewey (1859-1952) olmuştur. Pragmatist felsefeyi temel alan ilerlemeci (=progressive) eğitim anlayışı ile Dewey o dönemde klasik ezberci öğretim yönteminin reddi ve okulun, toplumsal yaşamın dinamik bir parçası olduğu söylemiyle Amerika’nın eğitim sisteminde alternatif bir açılım sağladı. Avrupa’da ise Maria Montessori (1870-1952) ve Rudolf Steiner (1861-1925) alternatif eğitim alanyazınında her zaman ilk akla gelenler olmuştur.
Dünyada 20. yüzyılın ilk çeyreğinde ivme kazanan bir süreç böylece başladı. Bir yanda Amerika’da Dewey’in eğitim paradigması diğer yanda Avrupa’da Montessori yöntemi ve Waldorf hareketi 1960’lara kadar geldi. 60’lı yıllar sosyo-politik alandaki dinamizminin etkilerini eğitimde de göstermiştir. “Özgür okullar”, “ev okulları”, “demokratik okullar” bu yıllardan itibaren gitgide yaygınlaştı. İngiltere’de “Summurhill Okulu””, İtalya’da “Reggio Emilia Okulu”, Amerika’da “Sudbury Valley Okulları” önemli örnekler oluşturdular. Diğer taraftan Brezilya’da “eleştirel pedagoji” bir toplumsal dönüşüm projesi olarak dillendirilirken, Uzak Doğu’da ise “holistik eğitim” modeli yaygınlaştırılıyordu.

Türkiye’de Alternatif Eğitim Arayışları / Yeni Söylemlerle Tanışma

Dünyadaki bu gelişmeler Cumhuriyet’in ilk yıllarında bazı çeviri faaliyetleri ve 1960’lardan sonra küçük okumalarla Türkiye’de birkaç entelektüel tarafından fark edilmiş olsa da henüz bir gündem oluşturamamıştı. Ta ki 1990’lı yıllardaki “bilgi toplumu” ve postmodernist durum söylemleri küreselleşmenin kültürel boyutunda, karşıtını yaratacak arayışları da başlatana dek... Doğu-Batı dengesinin bozulması kapitalizmin neo-liberal eğitim politikaları karşısında “sosyalist eğitim”, “politeknik eğitim” gibi dizgelerin yeniden yorumlanmasına yol açarken bir yandan da zorunlu ana akım eğitim dışında farklı model arayışlarını doğurdu.
Alternatif eğitim bağlamında tanıtıcı ilk yazı 1930’da Terbiye Dergisinde yayınlanan “Çocuk Terbiyesi, Montessori’den” başlıklı çeviridir. Uzun bir aradan sonra 1960’larda Montessori’nin “Çocuk Eğitimi” kitabının Güler Yücel’in çevirisiyle kamuoyuna sunulduğunu görmekteyiz. Bu tarihten sonra 21. yüzyıla kadar akademik düzeyde birkaç çalışmanın yapıldığına tanık olmaktayız.
Ancak, 2005 yılında uluslararası katılımlı bir Alternatif Eğitim Sempozyumu’nun İstanbul’da düzenlenmesiyle birlikte konu gerçek anlamda bir gündem oluşturmuştur. Dünyanın pek çok yerinden gelen alternatif eğitimciler ile ülkemizdeki akademisyenlerin ve eğitimde farklı çıkış yolları arayan insanların buluşması böylece gerçekleşti.
Marmara Üniversitesi “Eğitim Yönetimi ve Denetimi” programında yüksek lisans yapan üç öğrencinin girişimi ve bölüm başkanlarının danışmanlığında gerçekleştirilen sempozyum birçok sivil toplum kuruluşunun, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Eğitim-Sen’in ve Bilgi Üniversitesi’nin destekleriyle 400 kişilik bir katılımcı grubuna ulaştı. Sempozyumun son gününde yapılan bireysel ve kurumsal atölye çalışmaları bittiğinde bazı insanlar tekrar biraya gelmek üzere sözleştiler. Ve Türkiye açısından süreç bir kez daha başlamış oldu..

Alternatif Eğitim Derneği Girişimi / Demokrasi Günlükleri

2005 yılının Aralık ayında Buğday Derneği’nde gerçekleştirilen ilk toplantıdan sonra periyodik olarak toplanmaya ve eğitim üzerine tartışmaya başlayan 10-15 kişilik bir grup 2006 Nisan ayında grup içi işlerlik kurallarını oluşturarak demokratik bir iç işleyişe sahip olmuştur. Alternatif Eğitim Derneği Girişimi (AED-G) olarak başlayan bu hareket Montessori yöntemi, Waldorf ve Eleştirel Pedagoji üzerine birçok etkinlik gerçekleştirmiş, KAMER’in düzenlediği “0-6 Yaş Döneminde Alternatif Eğitim Modelleri Sempozyumu”na destek vermiş ve bildiri ile katılmıştır.
Alternatif eğitim üzerine yapılan tartışmalar Türkiye’nin merkezi ve katı eğitim yapısı dışında demokratik, insan merkezli, eğitimi insan olanaklarının gerçekleştirilmesi olarak tanımlayan, öğrenmek için tek bir yol olmadığını savunan bir gündeme odaklanmıştır. Ayrıca eleştirel pedagoji dergisi “Zil ve Teneffüs” ile organik bir bağ kuran AED-Girişimi “Alternatif Eğitim Dosyası” hazırlayarak Türkiye’nin eğitim gündeminde yeni kapılar aralamaya çalışmıştır. Bu süreçte Buğday Derneği, Doğa Derneği ve Bilgi Üniversitenin destekleri ülkemizde eğitimin geleceğine yönelik yapılan önemli katkılar olarak belirtilmelidir.
Süregelen AED-G toplantılarında gitgide dernekleşme fikri ağırlık kazanmış ve yoğun tartışmalardan sonra kurumsallaşma yönünde ilk adımlar 2007 yılının bahar aylarında atılmıştır. Bütün tartışma ve etkinliklerini internet ortamında kamuoyu ile paylaşan AED-Girişiminin her toplantısı gerçekte birer demokrasi günlüğü olmuştur...

Alternatif Eğitim Derneği / Kurumsallaşma
Alternatif Eğitim Derneği “öğrenme ve öğretmenin temel bir hak olduğu bilincinden hareketle; her düzeyde, eğitim ve öğretim alanındaki farklı yaklaşım ve uygulamaları kendi çalışma alanı içerisinde görerek, alternatif modeller üzerinde araştırma yapmak, yeni modeller geliştirmek, bunları uygulamak, mevcut uygulamalara yardımcı olmak, desteklemek ve yaygınlaştırmak” amacına yönelik olarak 2007 yılında kurulmuştur.

AED kuruluşundan sonra “Montessori Asistan Eğitimi”ni ve “Waldorf Atölye Çalışmaları”nı düzenlemiş; “Eğitim ve Demokrasi”, “Okulsuzlaşma ve Demokratik Eğitim” ve “Eleştirel Pedagoji” söyleşilerini organize etmiştir. Ayrıca Sosyal Forum, Gepgenç Festivali gibi birçok etkinliğe katılmıştır. Ankara’da Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde 2. sayısı yayımlanan “Alternatif Çocuk Gazetesi”ni başlangıcından itibaren desteklemektedir. Diğer taraftan, “Oyun, Sanat ve Zanaat Derneği” ile de yakın işbirliği içinde olarak ahşap oyuncağın alternatif eğitimdeki yerini sorgulamıştır.
Türkiye’de alternatif eğitim ile ilgili kuramsal ve uygulamaya dönük tüm etkinlikleri destekleyen AED, kurumsallaşma yönünde atmış olduğu adımları olgunlaştırıp, geleceğe dönük projelerini yaşama geçirmek için çalışmalarını sürdürmektedir.

Sonuç / Uzun İnce Bir Yol
Eğitimde alternatifler oluşturmayı, yeni modeller yaratmayı engelleyen birçok değişken olabilir. Bunlar genel olarak mevcut eğitim sistemi, mevzuat, hukuk, aile yapıları, kültür, siyasi iktidar olarak sıralanabilir. Ama bütün bunlardan da önemli olan “bilinç” değişimine duyulan ihtiyaçtır. “Eğitim”, “insan”, “çocuk”, “yöntem”, “değişim” kavramlarına ilişkin algımızın yenilenmesi gerekmektedir. Bu ülkede skolastik, geleneksel, klasik ya da modernist, postmodernist ve neo-liberalist eğitim modellerinin hepsi denendi. Ama olmadı. İnsanı merkeze alan, insanın değerini birincil gören, demokrasiyi bütünüyle içselleştirmiş bir eğitim / öğretimin gerçekleştirilebilmesi için uzun ince bir yol gerekiyor...


***
Referans: Akdağ, Bülent. “Türkiye’de Alternatif Eğitim ve Kurumsallaşma”, Ataşehir Eğitim ve Kültür Dergisi, Sayı: 2, Eylül 2008, s.32-33

Hiç yorum yok: